Ne güzel adamdın sen Kurthan Hoca
Gusto Dergisi – Sayı 132 – Ekim 2012 – Mehmet Yalçın
Türk basınının en renkli simalarından, geçen ay yitirdiğimiz Prof. Kurthan Fişek Türkiye’nin ilk içki yazarıydı aynı zamanda. Sıkı içer, sıkı da yazardı…
Berbat plastik bardakları her kullanışımızda, “lanet olsun” diye mırıldanıyorduk. Makineden plastik bardakta çıkan sıcak kahve hem bardağı tutan elimizi yakıyor, hem de kahveye geçirdiği naylonsu tadıyla sabah keyfimizin canına okuyordu. Ancak aramızdan biri o bardaklardan hiç şikâyetçi değildi. Kara plastikler, içlerindekini göstermiyordu zira. Yudumladığı bizim gibi kahve değil viski olduğundan, eli de yanmıyordu Kurthan Hoca’nın…
90’lann başında Sabah grubuna bağlı olarak Aktüel’i çıkarıyorduk ve Kurthan Fişek de Ankara’dan “Sıfırcı hocanın not defteri” başlıklı harika sayfalar hazırlıyordu. Hoca İkitelli’deki Medya Plaza’ya ne zaman uğrasa, naylon kahve bardaklarına zulaladığı viskisinden azar azar çeker, gümbürtülü sesiyle kahkahalarını atar, arada bir de sunturlu küfürlerini savururdu. O soğuk ve sentetik binaya ruh katan hocanın gelişini iple çekerdik.
Türk basınının ve akademik hayatının gördüğü en renkli kişilerden Prof. Kurthan Fişek, geçen ay aramızdan ayrıldı… Kurthan hoca ile ilgili çok şey yazıldı, Teoman Hünal hocamızın bilinmeyen bir başka hizmetini, Türkiye’yi Macallan viskisine kavuşturmasının perde arkasını 26. sayfamızdaki yazısında anlattı.
Kurthan Hoca’yla ilgili az bilinen bir gerçeği de ben ifşa edeyim. Her ne kadar benimle ilgili biyografik notlarda “Türkiye’nin ilk içki yazarı” olduğum belirtiliyorsa da, Türkiye’nin ilk içki yazarı aslında Kurthan Hoca’ydı… 80’li yıllarda tirajı 100 binlere yaklaşan Hıncal Uluç liderliğindeki Erkekçe dergisinin neredeyse tamamına yakınını kaleme aldığından yazılara imza atmazdı, o yüzden yazdığı birçok içki yazısı gözden kaçmıştı.
Yazı sihirbazı ve bilgi deryası hocaya, “Hocam Mars’a ilk uzay gemisi bugün indi. 10 bin vuruşluk bir yazı yazar mısınız?” dense, öyle internetten “kes, yapıştır” gibi kolaycılıkların olmadığı o günlerde hoca birkaç saat içinde yazıyı editörün önüne koyardı. Hem de sıfır hata ile, şurup gibi bir üslûpla…
Hocanın içki yazıları da böyleydi. Alın, bolca şarap içilen Şahin Tepesi TV dizisinden sonra gündeme gelen şarapla ilgili yazdıkları: “Nasıl olmuşsa olmuş, ‘erkek millet’ olduğumuza inanmışız. Erkek milleti de ancak rakı içer diye kendimizi koşullamışız. Dolayısıyla mondern hayatın nazenin içkisi şarap bir köşeye sıkışıp kalmış Türkiye’de…”
“Şarabın olduğu yerde muhakkak surette masa var demektir. ‘Aman canım, ne gam! Şişeyi dikersin başına, içersin! İşte o kadar, ukalâlığın anlamı yok!’ diye bir yanıt, şaraba hakaret sayılır…”
Aperitiflerle ilgili de şöyle diyordu: “Aperitifler dünyasına yeni girmeye hazırlananlara verebileceğimiz bir öğüt, sabırlı ve anlayışlı olmak, aperitiflere kendilerini gösterebilmeleri ve beğendirmeleri için fırsat tanımaktır. Çoğunun tadı ilacı andırdığı için, insanların alışması zaman ister.”
Kurthan Hoca viskiciydi ama Bloody Mary için bile kalem oynatmıştı: “Her yiyecek, her içecek için uygun bir zaman vardır. Bloody Mary de kesinlikle öğlenleri ya da öğleden sonraları içilecek bir içkidir. Daha geç saatlerde Bloody Mary peşine düşerseniz ya çevrenizdekiler şaşıracak, ya da siz yeteri kadar zevk almadığınızı göreceksiniz…”
Ben de içki yazarlığına Kurthan Hoca’nın dergisinde başladım. Genç bir Nokta dergisi muhabiriyken, ilk içki yazılarım kardeş dergimiz Erkekçe’de yayınlandı.
Ve Kurthan Hoca’nın ustalarımdan olduğunu unutmadım.
Güle güle hocam…
Şarabı fazla sevmezsin bilirim, cennette yanından geçen ırmaklardan biralar, viskiler aksın…
Siz de fikrinizi belirtin